HOŞGELDİNİZ
   
  www.sonsuzinanc.tr.gg
  İSLAMİ SÖZLÜK
 
 acem: Arap olmayan. 
acz: güçsüzlük.
adi: sıradan. 
âdil: adaletli, hak sahibine hakkını veren. 
âfiyet: esenlik, hastalık ve belanın olmaması durumu. ahbab: yakın arkadaş. 
âhiret: öbür dünya, ölümden sonra gidilecek yer. ahirzaman: dünyanın son zamanları, kıyamet öncesi. ahval: haller, durumlar. 
akib: son gelen, sonuncu. 
akîka: çocuk doğunca kesilen kurban. 
akval: konuşmalar, sözler. 
alamet: bellik, nişan.
 aleyh: üzerine, zararına. 
aleyhissalatü vesselam: dua ve selâm üzerine olsun. allahümme ecirnî minennâr: Allahım beni ateşten kurtar. allame: büyük bilgin. 
amcazade: amca oğlu. 
amel: iş, eylem, uygulama. 
arabî: arapça. 
arş: semanın en üstünde bulunan varlık. 
arz: yer, yeryüzü. 
arzetmek: sunmak. 
asabiyet: ırkçılık, kavimcilik, milliyetçilik ve benzeri şeylere taraf olma duygusu. 
asi: isyan eden, baş kaldıran. 
asiye: isyan eden kadın. 
avret: örtülmesi gereken organlar. 
ayet: Kurânın her bir cümlesi. 
ayetelkürsi: Kurândaki önemli bir âyet. 
aynen: tıpkı. 
ayniyet: aynılık. 
aza: organ. 
azab: azap, işkence. 
azamet: büyüklük. 
azami: en fazla, maksimum. 
azat: bırakma, salıverme. 
azık: yolcu için hazırlanan yemek. 
azim: kararlılık. 
azîz: izzetli, kuvvetli, yenilmez. 
baht: talih. 
baki: sürekli, devamlı. 
bedel: karşılık. 
bedevi: çöl adamı, kaba adam. 
belagat: sözü muhataba göre ve güzel söyleme sanatı. bengisu: içilince kişiyi ölümsüz kılacağına inanılan su, iksir. beraat: arınma, kurtulma. 
bereket: bolluk. 
biat: itaat etmeyi kabullenme ve bunu bildirme. 
bidat: sonradan uydurulan ve sünnete aykırı olan yenilik. buğz: düşmanlık, sevmeme. 
cahil: bilgisiz, ham. 
cahiliyet: islâm öncesindeki karanlık dönem. 
cariye: dişi köle. 
cebrail: vahiy getiren büyük melek. 
cefa: sıkıntı, darlık, üzücü durum. 
cehalet: bilgisizlik, hamlık. 
cehd: çalışmada isteklilik, kararlılık. 
cehl: cehalet, bilgisizlik, hamlık. 
celâl: büyüklük ve ululuk. 
cemaat: topluluk, topluca namaz kılanlar. 
cemâl: güzellik. 
cemîle: cemîl kelimesinin dişil söylenişi, güzel. 
cenaze: ölü, ruhsuz beden. 
cerh: yaralama.
 cihad: kutsal savaş.
Cinayet: adam öldürme, büyük günah işleme. 
cünüplük: kişinin eşiyle cinsel ilişkisinden sonraki durumu. dair: ilgili. 
deccal: kıyametten önce ortaya çıkarak yandaşlarıyla birlikte dini yıkmaya çalışan azgın kimse. 
def: bir tür vurmalı saz. 
delil: kanıt, öncü. 
derc: içine koyma, girdirme. 
dinar: bir tür para. 
dirhem: üç gram ağırlık, hadîste mal anlamında kullanılıyor. 
düstur: ilke. 
ebed: sonsuz gelecek zaman. 
ebediyet: sonsuzluk. 
ebû: babası. 
ebul Kasım: Kasımın babası. 
ecel: ölüm zamanı. 
edeb: terbiye, görgü, güzel davranış. 
ehl: ehil, usta, sahip, yakın. 
ehlibeyt: Peygamberimizin soyundan olan. 
ehlikitap: ilahi kitaplardan birine inanan. 
emanet: sonra alınmak üzere verilen şey. 
emin: güvenilir, güvenli. 
emîr: bey, başkan. 
ensar: Medineli sahabiler. 
etvar: tavırlar, davranışlar. 
evvel: önce, ilk, başlangıç. 
eza: üzme, incitme. 
ezel: öncesizlik. 
eziyet: büyük sıkıntı, incinme. 
faiz: paranın haram olan kârı. 
fakîh: anlayıcı, kavrayıcı, islâm hukuku bilgini. 
fani: geçici. 
Farisiler: iranlılar. 
farz: mutlaka yapılması gereken. 
fasık: günah işleyen. 
Fatiha: Kurânın birinci sûresi. 
fehim: anlayış. 
felah: tam kurtuluş. 
felaket: büyük zararlar veren olay.
 ferah: geniş, iç açıcı, tasasız. 
feth: açma, bir yeri ele geçirme. 
fetva: bir meselenin dini hükmü. 
feyiz: manevi gıda, bolluk, bereket. 
fıkıh: ince anlayış, islâm hukuku. 
fırka: parti, bölük.
 fıtrat: yaradılış. f
itne: kargaşa, karışıklık, sınanma nedeni. 
fitre: dileyenin verebileceği bir tür sadaka. 
gafil: aymaz, habersiz, kul olduğunu hatırlamadan yaşayan. 
Gafûr: günahları daima ve pek çok affeden. 
garîb: garip, yabancı, yadırganan, kimsesiz.
 gaybi: görünmeyenle ilgili. gaye: erişilmek istenen sonuç. 
gazâ: din uğruna savaş. 
gazab: gazap, öfke, kızgınlık. 
gurur: böbürlenme.
 gusül: bedenin her yerini yıkamak biçimindeki temizlik. habib: sevgili. 
habis: pis, kötü, zararlı. 
hacim: oylum. 
hadîs: Peygamberimizin sözleri, davranışları ve görüp de engellemediği durumların tümüne verilen ad, 
haber anlamına da gelir. 
hainlik: umulmadık biçimde kötülük etme. 
hak: adalet, pay, doğruluk, 
emek, ücret, doğru.
 hakaret: küçük görme, birini alçaltıcı biçimde davranma. hâkim: hüküm veren, yargılayan, yargıç.
 halife: öncekinin yerine geçen, Peygamberimizin yöneticilik anlamında vekili.
 hamd: övgü ve şükür. 
haram: ilahi yasak. 
harb: harp, savaş. 
harem: evin kadınlara özgü yeri. 
harikulade: olağanüstü, görülmedik. 
haset: kıskanma duygusu. 
hassas: duygulu, duyarlı, titiz. hassasiyet: duygululuk, duyarlılık, titizlik. 
haşarat: böcekler. 
haşir: ölümden sonra dirilip toplanma. 
haşr: haşir, dirilip toplanma. 
aviye: cehennemin bir bölümü.
 havz: havuz.
 haya: utanma duygusu. 
hayır: iyilik.
 haysiyet: değer, saygınlık. 
Hayy: diri manasında bir ilahî isim. 
hazer: dikkat. hela: tuvalet. 
helak: mahvolma, yıkılma, tehlikeye düşme. 
helal: dince izin verilen şey. 
hesap: dünyada yapıp ettiklerimizin sayılması. 
heva: nefsin istekleri, boş arzular
. heves: gelip geçici istek. 
hırs: aşırı düşkünlük, tutku.
 hıyanet: hainlik, beklenmedik kötülük. 
hicvetti: yerdi, sözle taşladı. 
hicran: ayrılık.
 hicret: göç, Peygamberimizin Mekkeden Medineye göçü. hidayet: îman yolu. 
hikmet: faydalı söz, güzel bilgi, 
gaye. 
hilafet: halifelik.
 hile: düzencilik, aldatma. 
hilim: kızmama hali, olgunluk durumu. 
hilm: hilim, kızmama hali, olgunluk. 
hiza: sıra, seviye. 
hudut: sınır. 
husus: konu, özellik, iş. 
huşû: sevgi ve saygı ve korkudan oluşan 
hutbe: Cuma namazından önce camide imamın minberden yaptığı konuşma. 
hüküm: yargı, karar, egemenlik. 
hür: özgür. 
hürmet: saygı. 
hüzün: üzgünlük. 
ibare: bir kısım yazı. 
İbn: oğlu. 
icabet: yanıtlama, karşılık verme.
 idrar: sidik.
 ifşa: gizli olanı açıp gösterme, yayma
. iftar: oruç açma.
 iftira: karaçalma, birine asılsız suç yükleme
. ihlas: her işi Allah için yapmak. 
ihlas kelimesi: Lâ ilâhe illallah sözü. 
ihmal: savsaklama, boşlama. 
ihram: hacda giyilen elbise.
 ihsan: iyilik, güzelce verme, güzel davranış. 
ihtilaf: anlaşmazlık, uyuşmazlık, ayrılık. 
ihtisas: uzmanlık. 
ikame: namazı zamanında ve mükemmel biçimde kılmak
. ilah: tanrı. 
ilahi: tanrısal, Allah ile ilgili. 
ilham: kalbe gelen mâna.
 imamet: imamlık. 
imtihan: sınav.
 inşâd: şiir okuma.
 intihab: seçip alma. 
intikal: taşınma, geçme. 
inziva: bir köşeye çekilme.
 irade: seçme ve isteme yeteneği.
 irşad: doğru yolu gösterme. 
istiğfar: Allahtan af dilemek. 
istikbal: gelecek zamanlar. 
istişare: danışma.
 itaat: söz dinleme, boyun eğme. 
itina: özen.
 izah: açıklama. 
izzet: üstünlük, yenilmezlik 
kamet: namazın farzından önce okunan ezan. 
kanaat: kısmetine razı olma, kabullenme. 
Kayyum: yarattıklarını varlık aleminde tutan Allah. keffaret: dini suçun affı için dünyada çekilen ceza. 
kefil: "O, borcunu ödemezse ben ödeyeceğim," diyen kişi. 
kelepir: önemsiz mal. 
kerem: iyilik, lütuf.
 kısas: birine kötü bir iş yapanı aynısını ona yaparak cezalandırma, öldürene ölüm cezası verme.
 kıyamet: evrenin ölümü, dünyanın sonu.
 kıyas: karşılaştırma.
 kibir: büyüklük taslama. 
kin: gizli düşmanlık. 
Kitâb: kitap, burada bazen Kurân mânasında kullanılıyor. köle: savaş esiri, hizmetçi.
 köşk: güzel ve büyük ev. 
Kureyş: Peygamberimizin kabilesi. 
küfr: küfür, inanmama. 
küfür: imansızlık, inanmama. 
külfet: yük, zahmet, zorluk. 
lafız: anlamı kuşatan söz. 
lâkin: ama, fakat, ancak. 
lehine: onun yararına
. libas: giysi. 
lisan: dil. l
ohusa: doğum yapmış kadın
. lütf: lütuf, iyilik. 
mağfiret: Allahın affı, bağışlaması. 
mahlukat: yaratıklar. 
makam: mertebe, yer. 
maksad: maksat, istenen, amaç.
 makul: akla uygun. 
manastır: hıristiyanların ıssız yerlerdeki ibadet evleri. maslahat: fayda.
 mazlum: zulüm gören. 
meâl: anlam. meclis: topluca oturma yeri.
 mecnun: deli. 
medenî: kentli, kibar. 
Mehdi: dünyanın son zamanlarında eserleri ve talebeleriyle îmana hizmet ederek yeryüzünü nurlandıran büyük ve nurânî âlim. 
mekân: yer. 
melik: mülkün sahibi, hükümdar. 
menba: kaynak. 
menetme: yasaklama. 
mera: otlak. 
mescid: secde edilen yer, küçük cami. 
Mesih: olumlu anlamda isa aleyhisselamın bir ismi, olumsuz anlamda "silen ve bozan" demek olup islâm düşmanı deccalın bir adıdır. 
mesihüddeccal: ahirzaman deccalı, din yıkıcı önder. mesuliyet: sorumluluk. 
meşguliyet: uğraş. 
meta: ticaret malı.
 metanet: dayanıklılık. 
metin: dayanıklı, sarsılmaz. 
mevki: makam, yer, 
mertebe. meyil: eğilim. 
meziyet: güzel özellik, nitelik.
 minber: Cuma namazında imamın çıkıp konuştuğu yüksek yer.
 Mîraç: Peygamberimizin semaya çıkma mucizesi. miras: ölen kimsenin geride kalan malı. misafir namazı: yolculukta dört rekatlık namazlar iki rekat kılınır ve buna misafir namazı denir. 
misk: güzel bir koku. 
misvak: aynı adla anılan bir ağaçtan koparılan ve diş temizlemek için kullanılan dal parçası.
 mizac: huy, yaradılış
. mizan: terazi, tartı, ölçü, âhirette kulun amellerini tartacak terazi. 
muamele: davranış, işlem. 
mûcize: Peygamberlerin gösterdikleri ve insanların yapamadıkları harika şeyler. 
muhabbet: sevgi. 
muhakkak: kesin olarak. 
muhannes: kadınsı erkek. 
muhatab: muhatap, kendisine söz söylenen kimse. muhterem: hürmete layık, saygı duyulan. 
muhteva: içerik. 
mukabil: karşılık. 
mukaddes: kutsal. 
murakabe: denetim. 
musafaha: tokalaşma. 
musallat: sataşan. 
mutâ: geçici bir süre için kıyılan haram nikâh. 
mutedil: ılımlı. 
muvaffak olmak: başarmak. 
mübarek: bereketli, hayırlı, uğurlu. 
mücadele: çatışma, tartışma. 
müezzin: ezan okuyan. 
mühim: önemli. 
mükellef: yükümlü. 
mükemmel: tam, eksiksiz. 
mümin: inanan, imanlı. 
münafık: kendini inanan biri gibi gösteren imansız kimse. 
münasebet: ilişki. 
Müseyleme: peygamberlik iddia eden yalancı bir adam. müslim: müslüman, islâmı kabul etmiş, teslim olmuş. müstesna: başka, sıradışı, hâriç. 
müşrik: Allaha ortak koşan kâfir, puta tapan, pagan. müşteri: alıcı. 
müteşabih: teşbihli, benzetme ve benzeri edebî sanatlarla bezeli olduğu için anlaşılması uzmanlık isteyen âyet ve hadîslerin özelliği. 
müttaki: Allahtan korkup günahlardan sakınan kimse. nafaka: evde harcanmak üzere verilen para. 
nafile: zorunlu olmayan isteğe bağlı ibadet. 
nakil: taşıma, hadîsi elden ele aktarma. 
nasib: nasip, kısmet.
 nasihat: öğüt. 
nazar: göz değmesi, bakış.
nazariyat: teorik bilgiler. 
nebi: peygamber.
 necât: kurtuluş. 
nefs: nefis, kendi, insanda maddi arzuların kaynağı olup sınır tanımayan bir duygu. 
nehy: nehiy, yasaklama.
 nevi: türlü. 
nihayet: son olarak, sonunda. 
nimet: rızık olarak verilen. 
nispet: oran.
 nuranî: nurlu, nur ile ilgili, nura ait. 
nutfe: döl suyu. 
nübüvvet: peygamberlik. Rab: "terbiye eden" anlamında Allahın bir ismi. radıyallahu anh: Allah ondan razı olsun! radıyallahu anha: Allah o hanımdan razı olsun! ,
rahim: ana karnı. 
râhip: hıristiyan din adamı.
 rahm: rahim, ana karnı, soydan gelen akrabalık.
 Rahîm: "merhamet eden" manasında ilahî isim. Rahman: inanan ve inanmayanı ayırmadan Allahın tüm insanlara merhametini ifade eden ilahi ismi.
 rahmet: merhamet. 
râvi: hadis rivayet eden, Peygamberimizin sözlerini elden ele hadîs kitabı yazarlarına kadar getiren kişiler. 
rehin: borcun karşılığı olarak alacaklıya bırakılan mal. rekabet: yarış. 
rekat: namazın her bir bölümü. 
resûl: elçi, ilahî kitapla gelen peygamber. 
rezil: utanmaz, alçak. 
rıza: hoşnutluk, memnunluk. 
rızk: rızık, Allahın ihsanı olan maddi ve manevi nimetler. riya: ikiyüzlülük, gösterişçilik. 
rükû: namazda eğilme hareketi. 
rükünler: namazın temel bölümleri. 
sabit: değişmez. 
sadaka: zekât gibi zorunlu olmadan yapılan yardımlar. sahabi: Peygamberimizin arkadaşı.
 salât: namaz, dua. salât ve selâm: Peygamberimize selâm vermek ve dua etmek. 
salâvat: Peygamberimize edilen dualar. 
salih: iyi halli, uygun, düzgün, dindar. 
saliha: iyi halli, uygun, düzgün, dindar kadın. 
sallallahu aleyhi ve sellem: dua ve selâm ona olsun! sarfeden: harcayan. secde: ibadet için alnını yere koyma hareketi, namazın önemli bir esası. 
sefer: yolculuk, defa, kez, kere. 
selamet: kurtuluş, güvende olma, esenlik. 
sened: senet, güvenilir söz veya yazı. 
serap: olmayıp da var gibi görünen. 
sıddık: çok sadık, pek doğru.
 sıhhat: sağlık. 
Sırat: âhirette geçilmesi gereken köprü. 
siyahî: kara derili. siyer: Peygamberimizi anlatan kitap. sûre: Kurânın yüzondört kısmından her biri. 
sûret: şekil, biçim, görünüş. 
sükût: susma hali. 
sünnet: Peygamberimizin bütün kabulleri, redleri ve hâlleri, bize bıraktığı kutsal mirası, yolu. 
sürûr:  sevinç, neşe. 
şâhit: tanık. 
şalvar: bol pantolon. 
şâyan: layık, uygun. şefaat: günahımızın affı için Peygamberimizin aracılık etmesi. 
şehadet: şehit olmak. şahitlik etmek. 
şehadet kelimesi: Allahtan başka ilah olmadığını ve Muhammedin de onun kulu ve Resûlü olduğunu söyleme. 
şehîd: şehit, Allah için ölen. 
şer: kötü, kötülük. şirk: Allaha ortak koşma. 
şükr: şükür, elindeki nimetlerin Allahtan olduğunu bilip söylemek. tâbi: boyun eğen, uyan. 
tâbir: yorum. tafsil: genişletme, detaylandırma. 
tahmid: hamdetme, elhamdülillah demek. tahsil etmek: almak, toplamak, ilim elde etmeye çalışma
k. tâkat: güç, kuvvet, mecâl. 
takdir: kaderini belirlemek, değerini ifade etmek. 
takva: Allahtan korkup günahlardan sakınma hâli. 
talep: istemek. 
tarif: tanım. tasnif: sınıflandırma. 
tasvib: uygun bulma. 
tasvir: suretlendirme, betimleme. t
atbik: uygulama. 
tatbikat: uygulamalar. 
tatmin: doyma, ikna olma. 
tavr: tavır, davranış, duruş. 
taziye: yakını ölene gidip onu teselli etmek. 
teâlâ: namı büyük, yüce. 
tebliğ: bildirme, ulaştırma, dini tam olarak güzel bir biçimde birine sunup anlatmak. 
tecelli: görünme, belirme. 
tecrübe: deneyim. 
tefekkür: düşünme, fikir üretme. tefsir: yorum, Kurânı yorumlama, bu konuyla ilgili bilim dalı. tehdid: tehdit, gözdağı verme.
 teheccüd: gece namazı. 
tehlil: La ilahe illallah demek. t
ekbir: Allahuekber demek. 
telâfi: eksiği giderme. 
telkin: empoze, etkileyici bir söyleyişle bir bilgiyi zihne kazıma. 
temayüz: kendini göstermek. 
temenni: dileme, isteme. 
temin: edinme, güven verme.
 tenha: ıssız. 
teravih: Ramazanda yatsıdan sonra kılınan nafile namaz. tesbih: sübhanallah demek. tesbit etmek: saptamak. teşbih: benzetme. teşvik: isteklendirme. tevazu: alçakgönüllülük. tevbe: günahı için af dileyip bir daha işlememeye niyetlenmek. 
tevekkül: vekil tutmak, gerekeni yapıp sonucu Allaha bırakmak. 
tevil: sözü çevirme, söze dış anlamından başka bir anlam vermek. teyemmüm: suyun bulunamadığı yerde toprakla temizlenmek. 
teyid: desteklendirme, kuvvetlendirme. 
tezat: çelişki. 
tezkir: zikretme, anma. 
tilâvet: Kurânı okuma. tirit: basit bir yemek. 
ubudiyet: kulluk. 
umre: zorunlu olmayan hac. unsur: parça, konu, eleman. usûl: yöntem. 
ümmet: bir peygambere inanan topluluk. 
vaad: söz verme. 
vaaz: dinî konuşma. 
vâcib: zorunlu, mecburi, farza yakın hüküm. 
vâd: vaad, söz verme.
 vahiy: Allahtan peygambere inen yüce manalar.
 vahy: vahiy. 
vakar: ağırbaşlılık, ciddiyet. 
vakfet: vakıf yap, bağışla. 
vakıf: Allah için bağışlanan, hayır kurumu.
 vallahi: "Allah için" mânasında yemin sözü.
 vasıta: araç. vasiyet: kişinin ölümünden sonra yapılmasını istediği şeyler. 
vebâl: ağırlık, günah, yük. 
veciz: özlü, kelimeleri az anlamı geniş söz. 
veda: ayrılık. vehim: kuruntu. 
vehmî: kuruntuyla ilgili. velî: eren, ermiş, evliya, koruyan, bakıcı, birinden sorumlu olan kişi. 
verâ: günahtan şiddetle kaçınma hali, şüpheli şeylerden bile sakınma durumu. 
vesile: yol, hedefe götüren araç.
 vesselâm: işte bu kadar! 
vesvese: kuruntu.
 vird: devamlı okunan şey.
 yakîn: kesin bilgi ve inanış. 
yegâne: tek. 
yerhamükellah: Allah merhamet etsin! 
yetim: babası ölmüş çocuk. 
zâhidlik: din için dünyayı önemsemeyen. 
zahirî: dış, dıştan.
 zan: sanı, sanma.
 zât: kendi. zelzele: deprem, sarsıntı. 
zemin: yer, yeryüzü. 
zerre: en küçük parça. 
zikir: anma, Kurânın bir adı.
 zikr: zikir, anma.
 zina: nikâhsız yapılan cinsel ilişki, büyük bir günah
. zira: çünkü.
 zirve: doruk. 
ziyade: çok.
 ziyan:  zarar.
 zuhur: ortaya çıkma. 
zulüm: haksızlık, eziyet, işkence, kıyıcılık. 
zühd: din adına dünyadan el etek çekmek.
 
  Bugün 1 ziyaretçi (1 klik) kişi burdaydı!  
 
Google
google
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol